İstanbul’un gelişimi yapay zeka temelli şekilleniyor – Ankara Haber

İBB Teknoloji İştirakleri Başkanı Dr. Erol Özgüner: “2025 – 2030 yılları arasındaki her çalışmamızda ve her uygulamamızda yapay zekanın da izleri olacak.”

 

 

 

Ayhan Sevgi

İstanbul dünyanın en büyük metropollerinden bir tanesi. 16 milyon nüfusu var ve ziyaretçilerle birlikte bu sayı 20 milyona yaklaşıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB); 32 iştiraki ve 95 binden fazla çalışanı ile vatandaşlara sunduğu tüm hizmetlerin kalitesini ve hızını her geçen gün artırıyor. İBB Teknoloji İştirakleri Başkanı Erol Özgüner, bu çalışmalarda en büyük desteklerden bir tanesinin de doğal olarak teknolojiden geldiğine dikkat çekti. Özgüner, teknoloji alanındaki gelişmeleri farklı açılardan değerlendirdiklerini de vurguladı. Altyapı açısından bakıldığında, İBB’nin 4500 km’lik fiber altyapısı var. “Yeni dönemde bu altyapıyı büyütmeyi planlıyoruz” bilgisini veren Erol Özgüner, nihai hedefte ise 15.000 km’lik network’ü yakalamak istediklerini belirtti ve sorularımızı yanıtladı:

– Teknoloji alanındaki gelişmelerin yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bütün İstanbul’da sadece İBB hizmetleri değil, diğer kamu ve özel sektör hizmetlerine de altlık olabilecek ve bir acil durum yönetimini doğru yapabilmek için güçlü bir şebekeye sahip olmamız gerekiyor. Bu altyapının üzerindeki hizmetlerden biri olan İBB Wi-Fi hizmetini şu anda 6 milyondan fazla vatandaşımız kullanıyor. Halen 12 binin üzerinde olan erişim noktası sayısını da 30 binlere çıkartacağız. Böylece şehrin tamamını kaplamış bir internet hizmetini sunmak istiyoruz. İstanbul şu anda dünyanın aynı anda en fazla metro ulaşımını yapan şehri. Metro uzunlukları büyüdükçe, insanların metroda geçirdikleri zaman da artıyor. Dolayısıyla metrolarda sunduğumuz ücretsiz internet hizmetimiz, günlük ihtiyaçlarımız dışında acil durum yönetimi açısından da çok önemli bir görev görüyor.

Altyapının önemli bacaklarından birini ise Başakşehir’de bulunan veri merkezimiz oluşturuyor. Burayı, yeni iş modelleriyle büyütüyoruz. Burası beyaz alan olarak büyürken, ikinci bir veri merkezimizi kurma çalışmalarımız devam ediyor. Tabii buralar büyürken, veri merkezi üzerinden sunulan hizmetlerin de sayısı her geçen gün artıyor. Buradaki bilgi birikimimizi aynı zamanda başta İstanbul’un ilçe belediyeleri olmak üzere Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) üzerinden Türkiye’deki diğer belediyelere de hem maliyet avantajıyla hem de bir güvenlik katma değeriyle sunacağız.

 

  • Bu altyapının üzerinde sunulan hizmetler açısından baktığımızda, ne tür çalışma ve hedefleriniz var?

Pandemi sonrasında gelişim ivmesi her geçen gün büyüyen bir yapay zeka dönemine girdik. Türkiye henüz buradaki ilerlemenin çok farkında değil. Yapay zeka uygulamaları 2025 yılı itibariyle kamu yönetimi de dahil olmak üzere hepimizin hayatında daha fazla yer tutar hale geldi ve bu dalga hızla yayılıyor. Bizim de bu dalgayı yakalamamız gerekiyor. Artık tüm çalışmalarımızı bu gözle değerlendiriyoruz. 2025 – 2030 yılları arasındaki dönemde bizim her çalışmamızda ve her uygulamamızda yapay zekanın da derin izleri yer alacak.

 

  • Nasıl bir “Yapay Zeka Dönüşümü” hedefliyorsunuz?

Biz bu dönüşüm sürecini, üç ana başlıkta gerçekleştiriyoruz. Birincisi; İBB Bilgi İşlem ve teknoloji iştiraklerinin, yani teknolojiyi geliştiren arkadaşlarımızın yapay zeka konusundaki dönüşümü. İkincisi, başta İBB yöneticileri olmak üzere tüm iş birimlerinde yer alan arkadaşlarımızın, yani tüm kullanıcılarımızın dönüşümü. Bu alanlarda zaten çok hızlı ve önemli adımlar attık, önemli yatırımlar yaptık. Uzman yetiştirme konusunda ise İBB Tech Gelecek Programı’nı hayata geçirdik. Şu ana kadar 200’ün üzerinde arkadaşımızı bu programda yetiştirip bünyemize kattık. Bu program, büyüyerek devam ediyor. Kendi ekiplerimize de bu anlamda eğitimler aldırıyoruz. 2025’te kendi büyük dil modelimizi de oluşturmayı planlıyoruz.

Üçüncüsü ise vatandaşların yapay zeka okur-yazarlığı yetisinin geliştirilmesi. Bir yerel yönetim olarak böyle bir aksiyonumuz da var. Dijital uçurumun oluşmasını önlemek amacıyla toplumun tüm kesimlerini yapay zeka okur-yazarı yapma konusunda çalışmalar yapıyoruz. “Arkada Kimse Kalmayacak” mottosu çerçevesinde sadece gençler değil, yaş almış vatandaşlarımız da hedefimiz içinde. İSMEK kurslarımızla geniş kitlelere ulaşmak istiyoruz.

 

  • Yapay zeka dalgasını yakalamak sizin için oldukça önemli…

Bizim hem insan gücü hem insan kaynağı yetiştirme hem de toplum bilinci açısından bu dalgayı yakalamamız lazım. Çünkü biz tarım, sanayi, hayvancılık, turizm açısından üreten bir toplum olmaktan geriye gittik. O yüzden de ülke, ekonomik olarak bu kadar kırılgan hale geldi. Genç nüfusumuz var ve bu nüfus, on yıl sonra bugünkü 20’li yaşlarından 30’lara 35’lere gelecek. Dolayısıyla bu nüfus, bu bilgiyle o rakamlara gelirse, biz bu dönemin kazanan ülkelerinden oluruz. Ama o tren kaçtığında, kaybımız daha büyük olur. Çünkü az önce söylediğim gibi dijital uçurum çok büyüyor. Büyüdükçe insanlar da hayatın kendi getirdiklerinden kopuyor. Aslında günümüz dünyasında şu noktaya geliyoruz: Birim zamanda tüketilen bilgi çok fazla. O yüzden insanların toplamda sahip oldukları bilgi de her zamankinden daha fazla. Çünkü ciddi bir bilgi bombardımanına tutuluyoruz. Onu ıskalamamak ve hangi bilgi doğruydu, hangisini elemem gerekiyordu kısmına cevap verebilmek için bu farkındalığın oluşması gerekiyor. Ama çalışmalarımız sadece bilinçlendirmek amaçlı değil, üretim amaçlı da olmalı. Bizim bu genç nüfusu çok doğru hareketlendirip, buraya doğru kanalize edip üretir hale getirmemiz, elde ettiğimiz çıktılarla da ekonomiye girdi yaratmamız gerekir.

– Burada genel, bütünsel bir atılımdan bahsediyorsunuz. Bu atılımın diğer paydaşları kimler olmalı?
Tek başına İBB’nin gücü buna yetmez. Ama İstanbul’un adrenali, İstanbul’un enerjisi Türkiye’yi etkiler. Biz suya bir taş atıyoruz ve ilk halkayı oluşturuyoruz. İBB burada liderlik edebileceğini göstermek istiyor. Buna liderlik edebilecek kadrolarımız, aklımız, farkındalığımız ve iş birliklerimiz var. Ama bu tek başına olacak bir iş de değil. Biz dünyanın bütün şehirlerinin teknoloji yöneticileriyle her daim görüşüyoruz. Başkanımız B40 oluşumunu kurdu ve geçen sene nüfusu 10 milyondan büyük şehirlerin belediye başkanlarını İstanbul’da ağırladık. Başkanlar ve teknoloji yöneticileri düzeyinde sürekli bir araya gelip konuşuyor, değerlendirmeler yapıyoruz. Örneğin; şu anda Rotterdam ve Tampere ile Citiverse çalışıyoruz. . City Urban Innovation Forum isimli bir oluşum içindeyiz ve liderliğini de bu üç şehir, söz konusu şehirlerin teknoloji yöneticileri yapacak. Buna eklemlenmeler de olacak. Teknoloji dünyasında sınır yok. Biz dijital ikizde afet yönetimi çalışıyoruz. Arkasında yapay zeka da, mekansal veri yönetimi de, büyük veri yönetimi de, nesnelerin interneti (IoT) de, video analitik de var. Birçok uygulama bu yapıda bir arada. O dijital ikizde acil durum yönetimi çalışmamız ise şu anda dünyanın örnek uygulamalarından bir tanesi. Birçok insan da burada hangi çalışmayı yapıyoruz, neyi amaçlıyoruz, nereye geldik, çıktılar neler olacak gibi konuları dinlemeye geliyor. Bence bu çok kıymetli. Dünyanın en teknolojik şehri İstanbul demiyoruz, bu çok büyük bir iddia olur. Ama şu bir gerçek ki, her şehrin kendine ait karakteri ve öncelikleri var. Yani New York’un sahip olduğu şehir karakteriyle Amsterdam’ınki, Berlin ve Roma’nınki, Moskova’yla Dubai’ninki aynı değil. İstanbul’un bunlarla benzeşen yanları da ayrışan yanları da var. Önceliklerimiz farklı. Bizde deprem hassasiyeti yüksek, trafik yoğunluğu var, mobilite yönetimi beklentiler içinde ve kent yoksulluğu da önemli bir parametremiz.

– Peki şehirler arasındaki dijital uçurum açılıyor mu?
İBB Başkanımız aynı zamanda Türkiye Belediyeler Birliği’nin (TBB) de başkanı. Dolayısıyla TBB ile yakın çalışma içindeyiz. İstanbul’da yapılan ve diğer şehirlere aktarılabilecek hizmetler var. Diğer şehirlerimizin her birinin önceliği farklı olunca, farklı hizmetlere insanlar enerji ve zaman ayırabiliyor. Orada olan iyi uygulamaları alıp İstanbul’a getirmek de mümkün. Örneğin; Antalya’da turizm odaklı, Ankara’da daha kamu organizasyonuna yönelik düşünce seti var. Dolayısıyla bu güçleri TBB üzerinden konsolide edip oyunu birlikte oynayalım. Yani hep beraber kalkınalım. Çünkü ne o kadar harcayacak paramız ne de devletimizin öyle bir gücü var. Ar-Ge bir yerde çalışıyorsa diğerlerinde de çalışıyor. Sonuçta hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz. Orada sadece diğer entegrasyonlar olur. Bunu Covid’de gördük. “Askıda Fatura” isimli bir uygulama geliştirdik. Fikir olarak çok iyiydi, çok hızlı uygulanabiliyordu ve Türkiye’nin hemen hemen her yerinde uygulandı. Çünkü herkese fayda sağlayacak bir uygulamaydı. Dolayısıyla çok hızlı kopyalayabilir, diğer yerlere de hızla götürebiliriz. Sonuçta kart uygulamaları başta olmak üzere veri merkezi, veri merkezinde sunulan PaaS, SaaS gibi diğer hizmetler, yapay zeka ve oyun motorları gibi başlıkları buradan bir veri merkezinde konumlayıp, buluttan hizmet veriyormuş gibi diğer yerel yönetimlere de sunmak yönünde amacımız var. O yüzden paylaşımlı teknoloji özelliklerini seçiyor, arkada konteyner mimari kuruyoruz. Böylece geleneksel IT mimarisinden farklılaşıp, servis bazında süreçleri yönetelim istiyoruz.

Teknoloji yol haritası açısından da dünya nereye gidiyor görmek, izlemek çok önemli. Türkiye’nin en büyük ihracat kalemlerinden bir tanesi imalat sektörü. Burada oto yedek parça, Bursa başta olmak üzere önemli bir yüzdeye sahip. Her gün trafiğe çıkan elektrikli araç sayısında ciddi artış oluyor. Klasik bir araçta 20 bin parça, elektrikli araçta ise 2 bin parça var. İhracatımızın da yüzde 5,5’ini oluşturan oto yedek parça işi, elektrikli araç penetrasyonu bu hızla giderse beş yıl sonra ne olacak? Mesela buna yönelik bir bütünsel ekonomik planlama var mı? Bu sektörde çalışanlar nereye doğru evrilecek? Bu sektörde çalışanların, bu elektrikli araç dünyasında konumlanması için hangi teşvikler verilmeli? Hangi teknolojilere yatırım yapılmalı? İşte bunlar bugünden planlanmalı. Her şeyi devletten beklememek lazım. Devlet planlar, organize eder, destekleri verir, hayata geçirmeye çalışır, ama özel sektör, sivil toplum kuruluşları olmadan yapamaz. Burada bayrağı birilerinin kaldırıyor olması gerek. Gün artık teknolojinin bayrak kaldırdığı bir gün haline geldi. Bu kadar kırılgan ekonomisi olan bir ülkede yapay zeka teknolojisini üretecek beyinleri buraya kanalize edemez, bu treni de kaçırırsak, önümüzdeki beş yıl içinde bu teknoloji bütününün getirdiği yeniliklerle bugün yönettiğimiz gelir kalemlerimizin bir çoğunda kaybetme riskiyle karşı karşıyayız. Avrupa Birliği (AB) yapay zeka ile ilgili regülasyonlarını, prosedürlerini tanımladı. Bu inisiyatifin, hem riskleri hem fırsatları içeren, ayakları yere basan ve adımları belli olan stratejilerin bir an önce Türkiye’de de hayata geçmesi lazım. Biz burada bir IT projesine başladığımızda, projenin ne zaman biteceğine bakıyoruz. Bir yıllık bir çalışma ise projede fazda ne yapılacağını görmek istiyoruz. Yani ilk üç ayda şu fazın hayata geçmesi, ikinci üç ay ve üçüncü üç ay gibi süreçlerin adımları için Türkiye’nin tüm sektörler için böyle bir yol haritası olmak zorunda.

Ayhan Sevgi

BThaber Yayın Koordinatörü


  • Related Posts

    LC Waikiki’de iki önemli görevlendirme – Ankara Haber

    LC Waikiki, dijital dönüşüm ve e-ticaret alanındaki rekabet gücünü artırmak için iki atama gerçekleştirdi. Kübra Bayrak Gülcan, Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı, Utku Tatlıdede ise Global E-Ticaret Uygulamaları…

    Türk Telekom’dan Galatasaray – AZ Alkmaar karşılaşmasında 5.5G deneyimi – Ankara Haber

    Türk Telekom, kullanıcılarına en ileri teknolojileri sunmak hedefiyle çalışmalarını ve yatırımlarını sürdürüyor. Türk Telekom, Ali Sami Yen Spor Kompleksi RAMS Park’a kurduğu 5.5G Mobil Şebekesi ile Galatasaray ve AZ Alkmaar…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir