Su hayatın özü, dünyanın en değerli kaynağı. Ne yazık ki, onun ne kadar kıymetli olduğunun farkında değiliz çoğu zaman. Her gün içtiğimiz, tarımda sanayide kullandığımız suyu, çoğu zaman bir doğal hak olarak görüp, ona yeterince değer vermiyoruz. Su yaşamın pınarıdır ve ancak onu kaybettiğimizde nasıl bir belanın içine düştüğümüzü fark edeceğiz. Dünyada su kaynakları hızla tükeniyor. İklim değişikliği, yanlış sulama yöntemleri, kirlilik ve aşırı su kullanımı, suyun geleceğini tehdit ediyor. Su geçmişte her ne kadar bol ve ulaşılabilir olsa da, artık bir yaşam kaynağı olmanın ötesinde stratejik bir değer haline geldi. Her geçen yıl daha fazla insan daha fazla su kaynağını paylaşmak zorunda kalıyor. Bu sadece çevresel bir tehdit değil, toplumsal ve siyasal gerilimlere yol açan bir sorun. Fırat ve Dicle gibi nehirler, yıllardır politik gerginliklerin odağı olmuştur. Bu su kaynaklarının yönetimi, ülkeler arası ilişkilerde belirleyici bir rol oynamaktadır. Türkiye için de su, geleceği belirleyecek en önemli unsurlardan biri. Hem iç hem de dış su kaynaklarını verimli kullanmak, ülkenin tarım, enerji ve sanayi politikalarını etkiliyor. Ancak suyun korunması sadece hükümetlerin sorumluluğu değil, her birimizin sorumluluğudur. Küresel ölçekte, bilinçli su kullanımı, tasarruflu yaşam biçimleri, suyun kirliliğinden kaçınmak gibi temel önlemler geleceğin su krizini hafifletebilir.
Bugün suyu verimli kullanmazsak yarının dünya savaşları, su yüzünden patlak verebilir. Ancak doğru adımlar atıldığında, suyun korunması, toplumların geleceğini güvence altına alabilir. Çünkü su yalnızca fiziksel bir ihtiyaç değil, aynı zamanda barışın, huzurun ve yaşamın da teminatıdır.
Su yaşamın bizatihi kendisidir ve onu korumak yalnızca bizim değil, geleceğin de sorumluluğudur. Bu yüzden her damla suyun değerini bilmek, suyu daha verimli kullanmak ve suyun korunmasına katkı sağlamak, hepimizin görevidir.