siyasett
23 Şubat 2025 tarihinde Ak partinin 8. Olağan genel kurulu yapıldı. Kongrede bin beş yüz kırk yedi delege oy kullandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bin beş yüz kırk yedi oyun tamamını alarak dokuzuncu kez Ak Parti Genel Başkanı olarak seçildi.
Demokrasinin gereği olan bu kongreler siyasi hayatımızın ve halkın siyasete katılımının önemli unsurlarındandır. Dokuzuncu kez Ak Parti Genel Başkanlığına seçilen Sayın Cumhurbaşkanımıza hayırlar getirmesini temenni ederim. Yirmi üç yıllık iktidar yürüyüşünde delegenin nabzını tutmak ve ipi tek başına göğüslemek hiç kolay değil. Genel kuruldan üç gün sonra ise 26 Şubat 2025 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız 71 yaşına girecek. Sayın Cumhurbaşkanımızın doğum gününü kutlar, nice sağlıklı mutlu yıllar yaşamasını dilerim.
Ak Partinin 8. Olağan genel kurul sonuçlarına baktığımızda Ak Partide bazı değişim sinyallerini okumak mümkündür diye düşünenlerdenim. Ak Partili bazı siyasilerle görüşmelerimde enteresan değişimlerden ve yeni paradigmalardan bahsetmekteler. Her şeyden önce 23 yıllık bir iktidarın ve ömrünü siyasete vermiş bir liderin durmaksızın iktidar yolunda yürümesi hiç kolay değil. Bu yürüyüşün bu kadar uzun olmasının temelde birkaç sebebi var. Her şeyden önce inanmak ve inanan kadrolarla yol yürümek. Yedisinden yetmişine seçmenlerini tüm sıkıntılara rağmen diri tutmak liderlik meziyeti ile olacak bir şeydir. Tüm ekonomik sıkıntılara ve uluslararası kaotik yapılanmalar karşısında kendisini adapte edemeyen yani yenileyemeyen muhalefetin beceriksizlikleri bu iktidar yürüyüşünü kesintisiz devam ettirmektedir. Şans en önemli etken olmasa da Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan kadar şanslı olmak muhalefet liderleri kadar şanssız olmak neredeyse deyimler sözlüğüne girecek.
Ak Partinin 8. Olağan genel kurulunda tekrar göreve gelenler ile hoş geldin görevi üstlenenler var. Bunlardan birisi eski İçişleri Bakanı Sayın Efkan Âlâ. Demek ki yakın bir gelecekte eski Kültür Bakanı Sayın Erkan Mumcu’da Ak Partide boy göstermeye başlar. Kim bilir Sayın Mumcu belki eski görevine tekrar döner. MHP’de siyasete ısınan İYİ Partide staj yapan Sayın Kürşat Zorlu bakanlık beklerken MHP’nin ve konjonktürün getirisi olarak yeni kurulan “Türk Devletleri ile İlişkiler Başkanlığı’na seçildi. Sayın Kürşat Zorlu’nun eski mesai arkadaşı, İYİ Partideki dava arkadaşı Seyithan İzsiz ’de MKYK ya girmeyi başardı. Sayın Zorlu ve Sayın İzsiz belki yeni açılım saçılım konusunda da beraber çalışırlar.
Yine Ankara’da Beştepe’den duyduklarını fısıldayanlar yeni bakanlar kurulunun neredeyse tamamının yenileneceğini sadece beş bakanın yerinin sağlam olduğunu rivayet etmekteler. Yerini koruyan bakanların başında Sayın Mehmet Şimşek olduğu rivayet edilirken diğerlerini de şöyle sıralamaktalar. Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan, Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç, Sağlık Bakanı Sayın Kemal Memişoğlu ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Murat Kurum olarak sıralamaktalar. Daha ilginç olan ise Sayın Cumhurbaşkanımızın yeni bir Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı ihdas edeceği ve bu göreve MHP tandanslı bir Profesörün geleceği söylenmektedir. Kim diye sorduğumda Prof. Dr. İlyas Topsakal olabilir denmektedir. Yine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına Sayın Dr. Berat Albayrak’ın getirileceği rivayet olunmaktadır.
Rivayetler çok. Bekleyeceğiz ve göreceğiz. Ancak siyaset çok ciddi manada sıkışmış durumda. Muhalefet problemini çözemeyen Türk siyasetini hala hazırda Ak Parti iktidarı şekillendirmektedir. Bu şekillenmeden utanmayan muhalefet Türk Devletini yönetmeye namzet değil de kendi muhalefet iktidarlarını yönetmekten bile aciz durumda olduklarını görmüyorlar. Bu cümlelerimi kimse yanlış anlamasın. Kırmızı kartla muhalefet olmayacağını Sayın Cumhurbaşkanımız gösterdi. İşin daha vahim kısmı ise CHP’ye destek verenler bile bu hamlenin anlamsızlığından dem vurmaktalar. Muhalefetin görevi iktidarı vatandaşın lehine işler yaptırmaya mecbur bıraktırmak olmalı. Hiçbir şey bilmiyorlarsa bile eski Genel Başkanları Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ndan destek alsınlar. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu sayesinde vatandaş dini bayramlarda ikramiye almaya hak kazanmıştı.
CHP merkezli muhalefet “erken seçim değil hemen seçim” diye bir slogan geliştirmiş durumdalar. Slogan olarak çok güzel fakat bu sloganın içini muhalefet değil de ne yazık ki iktidar doldurmakta. Yani kendi kale önünde çok iyi top çeviren muhalefet kendi paslarıyla gol yemeye devam etmekte.
Birazda CHP’ye bakalım diyeceğim ama, pek bakılır durumda değil. İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun emanetçisi durumunda olan Sayın Özgür Özel ve yancıları biraz çalışsalar ve yeni bir paradigma ortaya koysalar belki Türk siyaseti için çok verimli olur. Mesela Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan’ın otuz yıl öncesini taklit etmeseler. Yeni bir hikâye yazsalar daha iyi olmaz mı? Ellerinde her tür imkân var. Bu imkanları kullanmak yerine iktidara can suyu vermeyi tercih etmelerinin arkasında; küçük olsun benim olsun mantığı yoktur inşallah. Sayın İmamoğlu’nun AK Parti muktedirleri tarafından desteklenmesi bile sanki sonucu değiştirmeyecek gibi.
Sonuç olarak bu hafta iç siyasete bakalım dedim. Ne yazık ki yeni açılım saçılım sürecine bile değinemedim. Sadece bu süreç ile ilgili şunu söylemek isterim. Türkiye Cumhuriyeti’nde siyaset yapan birilerinin Kuzey Irak Yerel Yönetiminden icazet almaları benim kanıma dokunmaktadır. Bu kabul edilir bir durum olamaz. Şayet Barzani ile görüşmek gerekiyorsa, Barzani’ye verdiğimiz kırmızı pasaportla Barzani Ankara’ya gelseydi, daha doğru olmaz mıydı?
