
Yaklaşık iki haftadır köşemden siz değerli okuyucularımdan ayrı kalmıştım. Bu hafta tekrar sizlerle beraber olmaktan dolayı çok mutluyum. İlk olarak, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli Beyefendiye geçmiş olsun dileklerimi ulaştırmak isterim. Türk siyasetinde kırılma noktalarını inşa eden Sayın Bahçeli'ye Allah acil şifalar versin.
Malumunuz olduğu üzere, 22 Ekim 2024 tarihinde Sayın Bahçeli şu sözlerle yeni açılım saçılım sürecini başlatmıştı. Bebek katili Abdullah Öcalan'a ithafen, “örgütü lağvet, TBMM’de DEM Parti grubunda konuş” çağrısı ile devam eden çıkışlarını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev süresinin bir dönem daha uzatılması çağrısıyla sürdürdü. Bahçeli, 5 Kasım'daki meclis grup toplantısında şöyle konuştu:
“Eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Ne yapacağız, CHP'nin içinde dört yıl kala aday mı arayacağız?”
"Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık, siyasette istikrar, Türkiye Yüzyılının inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle ve birikimiyle bize göre tek seçenektir."
Öcalan’ın, “terörün bittiğini, PKK’nın lağvedildiğini” açıklaması koşuluyla DEM Parti grubunda konuşması çağrısını yineleyen Bahçeli, “Haydi, DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin, ak koyun kara koyun ortaya çıksın, umut hakkından da istifade etsin. Sözümün arkasındayım ve teklifimde ısrarlıyım.” dedi.
Sayın Devlet Bahçeli'nin bu söyleminin tam tarihine baktığımızda, Esad henüz Şam'ı terk etmemişti. 8 Aralık 2024 tarihinden önce bazı Türk siyasetçiler ısrarla Esad ile masaya oturmak lazım diye naralar atıyordu. Esad'la yaklaşık olarak iki yıl öncesine kadar masaya oturulmuş olsaydı, haklı olabilirlerdi. Ancak son hafta Esad'la masaya oturma arzusunun, dünya konjonktürünü okuyamamanın verdiği cahillikten başka bir şey olmadığı ortadadır.
Sayın Bahçeli'nin bu açılım saçılım sürecini başlatmasını doğru değerlendirmek gerekmektedir. Sayın Bahçeli ve/veya Türk derin devleti, terörün sonlanması ve pazarlık yapılmaması için en uygun zamanın Esad'ın gidişi olduğunu düşünmesi gayet normal değil mi? Bir tarafta Mazlum Kobani denen Meksikalı eşek hırsızı kılıklı terörist başı, PKK'nın liderliğine soyunurken; Kandil'de meskûn olan tekaüt teröristler, Ortadoğu poker masasında olduklarını zannettiler.
Israrla garantör ülke söyleminde bulunan eli kanlı Kandillilerin unuttuğu tek şeyin şu olduğunu buradan hatırlatmakta fayda vardır: "Türk milletine ihanetin nedeni olmaz, bedeli olur." Elbet bu eli kanlı terör artıkları bedellerini öderler. Bu terör şarlatanları, ısrarla Fransa'nın ve ABD'nin güney Kürdistan diye tanımladıkları bölgede garantör olmasını istemelerinin sebeplerini sıralayalım.
Her şeyden önce, tüm sömürülerini kaybetmek üzere olan Fransa'nın fütursuzca Türk Devleti'ne saldırmasından kaynaklıdır. Birleşmiş Milletler denen, bana göre Birleşmiş Şirretler Topluluğu'nun kan emici beş üyesinden birisi olan Fransa'nın ayağını her an diğerleri tarafından kaydırılması isteğidir. Birinci Dünya Savaşı ve sonrası sömürdüğü Suriye'de hak talebinde bulunacak kadar aşağılaşan Fransa, Bayan Mitterrand'ın vasiyetini yerine getirmeye çalışıyor.
Fransa'yı bir kenara bırakırsak, ABD ve yeni kovboy Trump kendisini neredeyse Kudüs'ün fatihi ilan edecek durumda. Bilmediği, Türk milleti her zaman bir Selahaddin Eyyubi çıkarır, her zaman bir Gazi Mustafa Kemal Atatürk çıkarır. Bunlar terör seviciliğe devam ede dursunlar, garantörlük yarışı içerisinde takılsınlar.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın şu sözleri dikkatle değerlendirilmelidir. 31 Aralık 2024 tarihinde yeni yıl mesajında "Biraz daha sabır ve anlayış istiyoruz." diyen Erdoğan, "Terörsüz Türkiye için gayret gösteriyoruz ama gerektiğinde demir yumruğu devreye almaktan çekinmeyeceğiz." dedi.
Türkiye'de hiçbir siyasi partinin terörden medet ummadığını, akan kanın ne kendilerine ne de bu millete fayda sağlamadığını bildiklerini düşünüyorum. Bazı uluslararası haberci kuşlar, özellikle bölücü bazı siyasi figürlerin ve siyasal İslamcı geçinen manda zihniyetindeki kafaların Paris sokaklarında, Londra bankerlerinin kucağında ya da ABD'li çakma kovboyların barlarında sarhoş gezdiklerini söylediler.
Keşke sadece sarhoş gezseler… Bir taraftan "Büyük Kürdistan'ı Fransa ve ABD ile kuracağız. Barzani'yi yıkacağız, Türk devletini sonlandıracağız." diye nara atıyorlar. Türk milliyetçiliğinin en önemli isimlerinden olan Sayın Bahçeli'nin barış elini tutmamak için Fransa'dan ya da ABD'den medet umanlar, Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi Türk devletinin kadife eldivenli demir yumruğu ile ezilmeyi göze alacaklar demektir.
Bu hadsiz terör baronları, bir de Türkiye sınırları dışında kalan bölgeler için ısrarla bahsettiğimiz ülkeleri garantör olarak isterlermiş. Sonuç olarak, Kurtuluş Savaşı'nda yaşadıkları hezimeti unutanlar, ısrarla bölgede yaşayan masum insanları kandırarak Türk Devleti'ni karşılarına çıkarmaya çalışmaktadır. Bunu, tarihi bir kuyruk acıları olarak değerlendireceğiz.