
Telefonuna gelen ihtiyaç listesini tamamladığını zanneden Şenol Bey yanılmıştı. Bir de pide yumurtalı olsun ve gülümseyen bir emoji ile iletilen mesaj onu fırına yönlendirdi. Hava yağmurlu ve oldukça soğuktu, içerisi sıcacıktı ve mis gibi ekmek kokuyordu. İkişerli sıra vardı. Yanında bir lise öğrencisi duruyordu. Bu havada üzerinde montu yoktu. “Genç tabii üşümüyordur” diye geçirdi aklından. Fakat elindeki şeffaf alışveriş poşetindeki ince bir dilim peynir, 10-15 tane siyah zeytin, 3 adet domates camdan bakan mahzun çocuklar gibi geldi gözüne. Poşetin diğer tarafında ise bir gün önce alıp da kimsenin beğenmediği Ramazan şerbeti şişesi vardı. Teşhirci poşet konuşmaya başladı adeta Şenol Bey ile. Sıra ilerlerken delikanlıyı süzdü. Kapüşonlu okul formasının armasını gördü. “İlginç bir tesadüf” dedi. Bir yıldır memur olarak çalıştığı okulun öğrencisiydi. Üstü başı tertemizdi, fakat yağmurlu ve oldukça soğuk bu günde bez ayakkabıları ıslanmış ve bolca su çekmiş olmalıydı. Pantolon paçaları yağmurun etkisiyle koyu bir renk almıştı. Ve nihayet sıra onlara geldiğinde “Buyur delikanlı” deyip önceliği ona verdi.
“Bir pide alabilir miyim?” dedi genç kibarca.
Fırıncı, “Yumurtalı mı, normal mi?” deyince fiyatlarını sordu delikanlı mahcup bir ses tonuyla. Bir yandan da cebini yokluyordu. Bir süredir onu göz hapsine alan Şenol Bey'in gözünden kaçmadı tedirginliği. Yumurtalı pide diğerinden 10 lira daha fazlaydı.
Genç, “Sade olsun abi” dedi incecik sesiyle.
Şenol Bey'in ismi lazım değil şehrinde iyilik duygusunu çalan zalim nine geldi gözlerinin önüne. Bildiğin bir karabasan gibiydi. Ne zaman bir hayır yapmak istese hep aynı kötü his. Sahne sanki her daim hazır orta oyunu gibi kapladı yine bütün ruhunu. Kasap dükkanında yine böyle sıra beklerken içeriye 2 bastonla girip “100 g kıyma verir misin?” diyen o iyilik istismarcısı. Şenol Bey, hemen “Teyzenin kıyması bir kilo olsun” demiş ve parasını ödemişti. Yaptığı iyilik onu ne kadar mutlu etmişti. Bir gün sonrasına kadar ninenin dilenme yöntemi olduğunu öğrenince alnına enayi yazıp şehrin merkezinde dolaşmak istemişti. O gün bu gündür yaşadığı tatsız hadise onu hayır yapmaktan alıkoymuştu. Kendini yüreklendirdi.
“Haydi Şenol haydi, tam zamanı şimdi” dedi içinden. Kapkara bir hatıranın içinde hapsolan sahte gülümsemesiyle onunla alay eden nineyi siliverdi. Fırıncı ile göz teması kurdu. Esnaf Şenol Bey'in ne demek istediğini şıp diye anladı. En bol yumurtalısından sıcacık el yakan pideyi kâğıda sarıp uzattı. Delikanlı itiraz edecek oldu.
“Bugün böyle oğlum haydi hayırlı iftarlar, afiyet olsun” dedi tevazuyla.
Şenol Bey farkı ödedi. Fırıncıya da ayrıca teşekkür etti. Dükkândan çıkarken çalınan değerli hazinesine tekrar kavuşmuş bir insanın mutluluğunu yaşıyordu. Evine gelene kadar “Çok şükür Allah'ım” dedi kimini sesli kimini sessiz lisan-ı hal ile. Ertesi gün bu temiz yüzlü genç hakkında meslek lisesi müdürü ile görüştü. Okuldaki tüm öğretmenlerin kendi aralarında ihtiyaç sahibi öğrencilere burs verdiğini öğrendi. Bu öğrenciye de kendisinin yardımcı olmak istediğini belirtti. Demek ki bir iyilik insanı bir başka iyiliğe götürüyordu. Yeter ki merhamet duygusu suiistimal edilmesin…